Türkiye, bu yıl 75. kuruluş yıldönümünü kutlamaya hazırlanan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) 72 yıl önce bugün katıldı. Türkiye’nin NATO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Levent Gümrükçü, kolektif savunmanın Türkiye’nin bulunduğu öngörülemez coğrafyada önemine dikkati çekti.
Türkiye NATO’ya ilk genişlemesinde, 18 Şubat 1952’de üye oldu.
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Atlantik’in iki yakasını kolektif savunma ilkesi etrafında bir araya getiren İttifak, Türkiye’nin üyeliğiyle Soğuk Savaş’ın sürdüğü günlerde güneydoğu kanadında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne karşı önemli bir müttefik kazandı
Türkiye’nin NATO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Levent Gümrükçü, aradan geçen 72 yılda Türkiye’nin NATO üyeliğinin önemi hakkında AA’ya değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye’nin soğuk savaş yıllarında NATO’nun güneydoğusunda kanat ülkesi olarak son derece önemli bir işlevi büyük fedakarlıklarla ve başarıyla yerine getirdiğini belirten Gümrükçü, sonraki dönemi şöyle anlattı:
“Soğuk savaş sonrasında Avrupa-Atlantik bölgesinde barış umutlarının arttığı ve NATO’nun varlığının dahi sorgulandığı bir döneme girdik. Ancak ihtilafların ve krizlerin ortadan kalkmadığı bu dönemde NATO bu sefer de Avrupa-Atlantik bölgesinin güvenliğini etkileyen, Bosna Hersek, Kosova ve Afganistan gibi farklı coğrafyalardaki krizlere müdahale etmek durumunda kaldı. Bu dönemde de Türkiye, askeri imkan ve yetenekleri, NATO’nun bu coğrafyalardaki ülkelerle kurmaya çalıştığı ortaklıklara verdiği değerli katkılar ve bu operasyonlarda bizzat üstlendiği sorumluluk ve rollerle yine çok önemli bir işlev görmeye devam etti.”
“Türkiye, NATO içinde çok ayrıcalıklı bir yere sahip”
Avrupa-Atlantik güvenliğine ilişkin tehdit algılamalarının kökten şekilde değiştiği mevcut ortamda ise NATO’nun yeniden kolektif savunma yapılanmasına geçmeye başladığına işaret eden Gümrükçü, “Türkiye yine askeri imkan ve yetenekleriyle, jeostratejik konumuyla, sahip olduğu güçlü dış politika araçlarıyla ve farklı coğrafyalardaki ülkelerle geliştirdiği özel ilişkileriyle NATO’ya çok önemli bir katma değer sunmayı sürdürüyor.” diye konuştu.
Gümrükçü, “Türkiye halihazırda NATO’nun sadece ikinci en büyük ordusuna sahip müttefik olarak değil, savunma sanayimizin son 10-15 yılda gösterdiği muazzam gelişme sayesinde, bugün çok geniş bir yelpazedeki askeri ürün ve teçhizatı kendi ulusal imkanlarıyla üreten bir ülke olarak da NATO içinde çok ayrıcalıklı bir yere sahiptir.” sözlerini sarf etti.
“Herhangi bir müttefikin NATO içindeki konumunu değerlendirirken bakılan, ‘savunma harcamaları, misyonlara katkılar ve sahip oldukları askeri yetenekler’ şeklindeki her üç kategoride de Türkiye, İttifak’ın en önde gelen üyeleri arasında yer alıyor” diyen Gümrükçü, Türkiye’nin bu anlamda ön plana çıktığı iki önemli misyondan şöyle bahsetti:
“Kosova’daki NATO Misyonu’na (KFOR), kurulduğu ilk günden itibaren önemli katkılar yapan Türkiye, halihazırda da bu misyonun komutanlığını yürütüyor ve ciddi ölçüde birlik katkısı sağlıyor. Ülkemiz keza Bosna Hersek’te de 1990’lı yılların ortasından itibaren, önce NATO tarafından, sonra da Avrupa Birliği (AB) öncülüğünde NATO destekli olarak yürütülen harekata AB üyesi olmamasına rağmen en fazla birlik katkısı yapan ikinci ülke konumundadır.”
“Kolektif savunmanın caydırıcılığı göz ardı edilemez”
Gümrükçü, NATO’nun üyelerine sağladığı kolektif savunma şemsiyesinin, son derece zorlu kriz ve ihtilaflarla dolu bir coğrafyada yer alan Türkiye’nin güvenliği için hayati öneme sahip olduğunu vurguladı.
Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlayabilecek siyasi, ekonomik, askeri imkan ve kabiliyetlere artan derecede sahip bir ülke olduğunun altını çizen Gümrükçü, “İttifakın sağladığı kolektif savunma güvencesinin, günümüzün neredeyse öngörülemez hale gelen karmaşık güvenlik ortamında Türkiye dahil tüm üyelerine kuvvetli bir caydırıcılık sağladığı göz ardı edilemez.” dedi.
Gümrükçü, Türkiye’nin içinde bulunduğu geniş ve zorlu coğrafyadaki sınamalar karşısında güvenlik ve istikrar çabalarına sağladığı katma değere dikkati çekerek, ortak çıkar ve değerleri paylaştığı müttefiklerle işbirliği içinde hareket etmesinin de önem kazandığını ifade etti.
Büyükelçi Gümrükçü, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu bağlamda, tam üyesi olarak eşit derecede söz sahibi olduğumuz NATO içinde, 72 yıldır ortak savunma taahhüdü paylaştığımız müttefiklerimizle yürüttüğümüz siyasi danışmalar son derece gerekli ve yararlı bir nitelik taşıyor. Nitekim, etrafımızdaki tüm önemli güvenlik konularını NATO içerisinde bugün 31, daha sonra İsveç’in üye olmasıyla beraber 32 müttefik olarak ortaklaşa ele alıyor, terörle mücadeleden bölgesel ihtilaflara kadar pek çok konuda müttefiklerimizi hem bilgilendirmeye hem de doğru istikamette yönlendirmeye çalışıyoruz.”
NATO’nun ayrıca müttefiklerin silahlı kuvvetlerinin birlikte çalışabilirliğini sağlayan, bu doğrultuda ortak standartlar geliştiren ve bunları sürekli test eden bir örgüt olması nedeniyle bir okul niteliğinde de olduğunu dile getiren Gümrükçü, şunları kaydetti:
“Bugünün hızla gelişen ve değişen teknolojik imkanlarının askeri alandaki yansımalarını müttefiklerimizle değerlendirip, geleceğin askeri yetenek ve harekat konseptlerini birlikte geliştiriyor olmamız, belki bugün çok somut olarak görülemese dahi, orta ve uzun vadede ülkemiz için önemli bir kazanım sağlayacaktır.”
Dışişleri: NATO’nun geleceğinde söz sahibi olmaya devam edeceğiz
Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin NATO üyeliğinin 72. yıl dönümü vesilesiyle yaptığı paylaşımda, Türkiye’nin ittifak içindeki önemli konumunu muhafaza ettiğini belirtti:
Dünyanın içinden geçmekte olduğu emsalsiz sınamalarla dolu bu olağanüstü dönemde, İttifak için eşsiz ve vazgeçilmez konumunu muhafaza eden ülkemizin NATO’ya üyeliğinin 72. yıl dönümünü kutluyoruz. Müttefikliğin temeli olan dayanışma ruhuyla uluslararası barış ve istikrarı desteklemeye, NATO’nun geleceğinde söz sahibi olmaya devam edeceğiz.