Türkiye, Kur Korumalı Mevduat (KKM) sistemiyle 20 Aralık 2021 gecesi tanıştı.
Sistemin hayata geçirileceğinin açıklanmasının hemen ardından, Türk lirası döviz kuruna karşı %40 değer kazanmıştı.
Aralık 2021’de yaklaşık 16 liradan 11 liraya düşen dolar, neredeyse iki yıl sonra bugün 30 liraya yaklaştı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın ekonomi yönetimi ise Kur Korumalı Mevduatı sonlandırmak istediklerini ilan etti.
Peki neden?
KKM’nin Türkiye ekonomisine nasıl bir yükü var? Ne kadar sürede telafi edilebilir?
Bu sistem kimlere kazandırdı, kimlere kaybettirdi?
Eski TCMB Başekonomisti ve Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, BBC Türkçe için değerlendirdi.
1,5 yıl gibi kısa bir sürede, KKM hacmi 140 milyar dolar civarına ulaştı.
Katılanların dörtte biri Türk lirası mevduatından, dörtte üçü ise döviz mevduatını bozdurup bu sisteme geçenlerden oluşuyor.
BBC Türkçe‘nin sorularını yanıtlayan, Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara, KKM’yi “devletin Türk lirası mevduatını kur artışına karşı bedava sigortalayan bir araç” olarak tanımlıyor.
“Kimsenin kur riskini almak istemediği bir ortamda kamu kesimi devreye giriyor ve kur riskini üstlenmiş oldu. Böylece aşırı düşük reel faize rağmen de dövize hücum engellendi.”
Sistem ilk açıklandığında, Türk lirasından geçenleri Hazine, döviz bozdurup geçenleri de Merkez Bankası sigortalıyordu.
Mayıs 2023’teki Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler sonrasında ise ekonomi yönetiminde büyük bir değişim yaşandı.
Hazine’den yapılan ödemelerin bütçe açığına verdiği yükü azaltmak amacıyla ödemelerin tamamı Merkez Bankası’na devredildi.
Prof. Dr. Kara, bu gelişmenin Merkez Bankası’na bir yük yarattığını söylüyor:
“KKM ödemelerinin Merkez Bankası için bir gider niteliğinde ve Merkez Bankası’nın zararını para basarak karşılaması da tercih edilen bir durum değil. Merkez Bankası bu şekilde itibar kaybedebilir.
“Ayrıca KKM ödemeleri Merkez Bankası’nın parasal kontrolünü zayıflatıyor çünkü her kur sıçradığında ilave para basmak gerekiyor. Bu da enflasyonist baskıları artırabiliyor. Dolayısıyla tercih edilen bir durum değil.”
Gelinen noktada, KKM sisteminden çıkış teşvik ediliyor. Türk lirası mevduat faizleri arttırılıyor. KKM faizleri düşürülüyor.
Bankaların da KKM hesapları için Merkez Bankası’na yatırması gereken zorunlu karşılıklar yükseltiliyor.
Veri eksikliği nedeniyle kesin tutar bilinmese de, KKM toplam hacmi Ağustos 2023’te 140 milyar dolara ulaşmıştı.
Kasım 2023’e baktığımızda ise yüzde 30 azalarak 100 milyar civarına gerilemiş gibi gözüküyor.
Ancak TL’den KKM’ye geçenler cazip faiz oranlarıyla mevduata daha kolay dönerken, dövizden geçenleri ikna etmek daha zor.
Prof. Dr. Hakan Kara, bu grubun Türk lirası cinsinden tatmin edici yüksek bir getiri alamadığı taktirde dövizini tekrar geri isteyebileceğini söylüyor:
“Buradaki yaklaşık 90 milyar dolara yakın mevduat hesabı dövize dönmek isterse bunu yönetmek o kadar da kolay olmayabilir.
“Bu nedenle de Merkez Bankası dikkat ederseniz dövizden geçen KKM’yi çözme konusunda biraz temkinli davranıyor ve hızlı gitmemeye çalışıyor.
“Dolayısıyla mevcut koşularda KKM’nin tamamen sıfırlanması epey süre alacak gibi görünüyor.”
Bazı ekonomistler, mevcut politikaların kararlılıkla devam etmesi halinde, Mart 2024’teki yerel seçimlerden sonra döviz kurlarının dengeye oturabileceğini ve enflasyonun öngörülebilir hale geleceğini söylüyor.
Bu da KKM’den çıkışı hızlandırabilir.
Peki KKM sisteminin Türkiye ekonomisine nasıl bir maliyeti var?
Bu yük ne kadar sürede telafi edilebilir?
Prof. Dr. Hakan Kara, kamuoyunda KKM’nin maliyetinin, çoğu zaman sadece ödenen para üzerinden hesaplandığını ancak esas riskin başka olduğunu vurguluyor.
“Bana göre KKM’nin biriktirdiği asıl risk, aşırı düşük faiz ortamının ömrünü uzatmış olması. Çünkü düşük faiz ortamında enflasyon ve dış denge hızlı bir şekilde bozuldu, döviz rezervleri zayıfladı.”
Prof. Dr. Kara, kamu kesiminin KKM dahil döviz pozisyonunun yani, döviz varlıklarından döviz yükümlülüklerinin düşülmüş halinin geldiği noktaya dikkat çekiyor.
“5 yıl önce 50 milyar dolar olan döviz açık pozisyonu şimdi 300 milyar doları geçti. Bu ne demek pratikte? Mesela bir aksilik olsa dolar kuru 10 milyar sıçrasa bunun kamuya maliyeti neredeyse 3 trilyon liraya ulaşıyor.
“Bu, taşınabilecek bir risk değil dolayısıyla KKM’den çıkılması önemli. Fakat aynı zamanda Merkez Bankası’nın net döviz rezervlerinin arttırılması da gerekiyor.
“Hazine daha az döviz borçlanmalı; bu şekilde kamunun döviz pozisyonu azaltılmaya çalışılacak.
“Her şeyin yolunda gittiği bir senaryoda bile normalleşmek en az 5-6 sene alabilir.”
Ekonomi yönetimi Kur Korumalı Mevduat sisteminden kurtulmaya çalışıyor.
Akıllarda ise şu soru var: Sistem kime yaradı, kime kaybettirdi?
Prof. Dr. Hakan Kara bu sorunun yanıtını ararken aşırı düşük reel faiz ve canlı talep ortamından kimlerin faydalanıp kimlerin zarar gördüğünü düşünmek gerektiğini vurguluyor.
“Son iki yıldır yaşadığımız süreç, Türk lirası tasarruf edenlerden, Türk lirası borç alanlara bir transfer yaptı. TL borç alanlar kazandı, TL tasarruf edenler ise kaybetti.
“Bir de tabii, aniden ortaya çıkan yüksek enflasyon karşısında sabit gelirli kesimin alım gücünün hızla eridiğini söyleyebiliriz.”